Mustafa Nazlıer’in, 2021 yılında yaşanan yangınlarla ilgili kaleme aldığı bu yazıyı, güncel olayların ışığında tekrar yayınlıyoruz.
Sayısı ve etkisi her geçen gün artan yangınlar yeterince ele alınmıyor. Milli servet olan endüstriyel tesisler yok yere yanıyor. Dünyamızın ve nesillerin geleceği ormanlarımız yanıyor ve seyrediyoruz. Küresel ısınma ve iklim değişikliği en büyük tehdit iken bu tehdit, yangınlar ile ironik bir ilişki içinde birbirini destekliyor ve körüklüyor. Yandıkça, karbon oranı artıyor karbon oranı artıkça, ısı artıyor; bu ise yangını tetikliyor. Sürekli dikey yönlü birbirini tetikleyip etkileyen ironik süreç dünyayı tehdit ediyor.
Sayısı ve etkisi her geçen gün artan yangınlar yeterince ele alınmıyor. Milli servet olan endüstriyel tesisler yok yere yanıyor. Dünyamızın ve nesillerin geleceği ormanlarımız yanıyor ve seyrediyoruz. bilimden uzak yapılanmalar ve maliyet yönetimi diğer ülkelerden farklı olarak ülkemizi daha olumsuz etkiliyor. Var olan ve çözülmeyen sorunların yok sayılarak hataya devam edilmesi riski artırıyor. Risk sürekli yükselirken bu sorunlar ile baş etmesi beklenen İtfaiye Teşkilatı her zaman olduğundan daha fazla ‘ihmal’ ediliyor. Daha önce bazı yazılarımda kısa notlar olarak sunduğum bazı hususları tekrar sunarak; sonucunda “Neredeyiz, neden ve ne yapmalıyız?” hususlarında dikkat çekmek isterim;
Dünyadaki ilk itfaiye teşkilatı, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, 1720 yılında yeniçeri ocağına bağlı Dergâh-ı Âli Tulumbacı Ocağı ismi ile kurulmuştur. Bu teşkilat, çıkan yangınları söndürmek ile görevliydi. Bu itfaiye, yarı askeri olarak çalışıyordu. Dünyadaki belediyeye bağlı ilk itfaiye 20 Haziran 1726’da Yorkshire’ın Beverly kentinde kuruldu. Bu itfaiye teşkilatına bağlı çalışanlar part-time olarak çalışıyor ve söndürdükleri yangına bağlı olarak ücret alıyorlardı. Tam gün mesai ile çalışan ilk itfaiye teşkilatı ise Londra’da 1 Ocak 1833 tarihinde kurulmuştur.
İtfaiye, yangın söndürme işlemi ve bu işlemi yapan kuruluşa verilen genel addır. Yangın söndürmekle yükümlü personele itfaiyeci denir. Bir itfaiyeci yangınları söndürmek için eğitilmiş ve buna göre donatılmıştır. İtfaiyenin özdeşleştiği ‘yangınla mücadelenin’ 3 temel amacı vardır: Bunlar sırası ile hayat kurtarmak, mal kurtarmak ve çevreyi korumaktır.
Yangınların söndürülmesi için kurulan Sayısı ve etkisi her geçen gün artan yangınlar yeterince ele alınmıyor. Milli servet olan endüstriyel tesisler yok yere yanıyor. Dünyamızın ve nesillerin geleceği ormanlarımız yanıyor ve seyrediyoruz. tlarında ilk kullanılan araç özelliğinde 1518 yılında yapılan bir araç yer alır. Augsburg Belediyesi arşivlerindeki bazı notlar ile edinilen bilgilere göre, büyük bir kolla su fışkırtan bu yangın söndürme aygıtı, dört tekerlekli bir taşıyıcının üzerine yerleştirilmişti.
Dünya itfaiye teşkilatları gelişimine göz atarsak aşağıdaki tarihsel olaylar gerçekleşmiştir:
1189: İngiltere’de Londra Şehir Meclisi’nin kararıyla binaların önünde içi su dolu fıçı konması zorunlu kılındı.
1212: 3 bin kişinin öldüğü büyük Londra yangını günlerce söndürülemedi.
1633: Tulumba tipli ilk araçlar yangında etkili olamadı.
1666: Büyük Londra Yangını.
1680: İlk İtfaiye birlikleri kurulmaya başlandı. Ahşap binalar yerlerini betonarmeye bıraktı.
1833: Sigorta şirketlerinin teşvikiyle teknik düzeyde Londra İtfaiyesi kuruldu.
Ülkemizde yasal yapılanması bakımından 03.07.2005 tarihinde düzenlenen 5393 Sayılı BELEDİYE KANUNU esas alınmıştır.
Madde 52– İtfaiye teşkilâtının çalışma usûl ve esasları, çalışanların görev ve yetkileri, memurluğa alınması için taşımaları gereken nitelikler, alacakları meslek içi eğitim, görevde yükselme, meslekten çıkarılma, giyecekleri kıyafet ve savunma amaçlı olarak kullanacakları aletler ile itfaiye teşkilâtında hizmet gereklerine göre oluşturulacak birimler, İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. Belediye bu yönetmeliğe aykırı olmamak üzere ek düzenlemeler yapabilir.
İtfaiye hizmetleri kesintisiz olarak yürütülür. İtfaiye personelinin çalışma süresi ve saatleri 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda belirtilen çalışma süre ve saatlerine bağlı olmaksızın, hizmetin aksatılmadan yürütülmesini sağlayacak şekilde düzenlenir. Belediye, itfaiye teşkilâtında fiilen çalışanlara fazla mesai ücreti olarak yılı, Bütçe Kanunu’nda belirlenen üst sınırı aşmamak kaydıyla belediye meclisi kararı ile tespit edilen maktu tutar ödenir.
BELEDİYE İTFAİYE YÖNETMELİĞİ, İçişleri Bakanlığı.
Resmi Gazete Tarihi: 21.10.2006
Resmi Gazete Sayısı: 26326
İtfaiye teşkilatının görevleri şunlardır:
a) Yangınlara müdahale etmek ve söndürmek,
b) Her türlü kaza, çökme, patlama, mahsur kalma ve benzeri durumlarda teknik kurtarma gerektiren olaylara müdahale etmek ve ilk yardım hizmetlerini yürütmek; arazide, su üstü ve su altında her türlü arama ve kurtarma çalışmalarını yapmak,
c) Su baskınlarına müdahale etmek,
ç) Doğal afetler ve olağanüstü durumlarda kurtarma çalışmalarına katılmak,
d) Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik ile verilen görevleri yapmak,
e) Sivil Savunma ile İlgili Şahsi Mükellefiyet, Tahliye ve Seyrekleştirme, Planlama ve Diğer Hizmetler Tüzüğü gereğince kurulan itfaiye servisi mükelleflerini eğitmek, nükleer, biyolojik, kimyasal (NBC) maddeleri ile kirlenmelerde arıtma işlemlerine yardımcı olmak,
f) Halkı, kurum ve kuruluşları itfaiye hizmetleri ile ilgili olarak bilgilendirmek, alınacak önlemler konusunda eğitmek ve bu konuda tatbikatlar yapmak,
g) Kamu ve özel kuruluşlara ait itfaiye birimleri ile gönüllü itfaiye personelinin eğitim ve yetiştirilmesine yardım etmek; bunların bina, araç-gereç ve donanımlarının itfaiye standartlarına uygunluğunu denetlemek ve bu birimlere yangın yeterlilik belgesi vermek ve gerektiğinde bu birimlerle işbirliği yapmak,
ğ) Belediye sınırları dışındaki olaylara müdahale etmek,
h) Belediye sınırları içinde bacaları belediye meclisince tespit edilecek ücret karşılığında temizlemek veya temizlettirmek ve bacaları yangına karşı önlemler yönünden denetlemek,
ı) Talep edilmesi halinde orman yangınlarının söndürülmesi çalışmalarına katılmak,
i) İmar planlarına göre parlayıcı, patlayıcı ve yanıcı madde depolama yerlerini tespit etmek,
j) İşyeri, eğlence yeri, fabrika ve sanayi kuruluşlarını yangına karşı önlemler yönünden denetlemek, bu konularda mevzuatın öngördüğü izin ve ruhsatları vermek,
k) Belediye başkanının verdiği diğer görevleri yapmak.
İlgili yasa ve yönetmelik, görev ve iş tanımı açısından belirgin ancak, son derece yetersizdir. Gerçeklerden uzak ve işlevsiz durumdadır. İtfaiye ve itfaiyecilik her bakımdan ihmal edilmiş ve halen edilemeye de devam edilen önemli bir meslektir.
Göz göre göre bu duruma getirilip kendi sorunlarıyla baş başa bırakılan itfaiyeden kimse bir şey bekleyemez.Yetersizliklerden önce yasal görevlerin ve sorumlulukların yerine getirilmediği ve getirilme olanağı olmadığı da açıktır. Bu durum örnek olarak binaların yangından korunması hakkındaki görevleri veya denetim görevini yapılmadığını açıkça görüyoruz. Bu konudaki eksiklik, hata veya yetersizlik itfaiye teşkilatında değil ve teşkilat ile de hiçbir ilgisi yoktur.
Hatta itfaiye; teşkilat olarak mevcut sistemin doğrudan mağdurudur. Kendisine sunulan imkan, olanak ve mevcut yapı ile üstün başarı gösterdiklerini söylemeliyiz. Bulundukları konum yasa ile belediyenin altında olduğundan kendilerini dahi ifade edemez haldedirler. Her yaptıkları iş için ve her anında ölmek üzere çalışan ‘ateşin çocukları’ kendilerini dahi anlatamaz durumda bırakılıyorlar.
Temel sorun, yasal yapılandırmadır. 1714 yılında başlayan sürecin 1827 yılında değiştiği, sonrasında 1930 yılında yeniden yapılandırıldığı dikkate alınır ise Cumhuriyet reformundan sonra itfaiye teşkilatında bir başka yenilenme yapılmadığı görülmektedir. İtfaiye her bakımdan yıllardır ihmal edilmiştir. Yangınları önleme, bilgilendirme, eğitim, kurtarma ve söndürme çerçevesinde çok büyük sorumluluk ve fedakarlıklar ile görev yapan Türk İtfaiye Teşkilatı’nın, küresel eşitlerini göz önüne alır isek acilen ve hemen yeniden yapılandırılması şarttır.
İtfaiye teşkilatı ile ilgili mevcut yasal düzenlemeler belediyecilik anlayışıyla ele alınmaktadır. Yetersiz ve amacından uzak olan yasal yapı değiştirilerek özel bir ‘İtfaiye Kanunu’ yapılmalıdır. Ülkemiz siyasal yapısı, İtfaiyecilik mesleğine oranla son derece ciddiyetsiz ve uzak durumdadır. Bu denli önemli bir konu ve mesleği tamamen siyasal etki içinde olan belediyecilik anlayışına terk etmek yangını doğrudan başlatmaktır. Belediyelerin tamamı, itfaiye teşkilatını kendisine yük, masraf kalemi ve repütasyon sorunu olarak görmektedir. Maalesef her yangın kendi anatomisi içinde son bulduğundan itfaiye kötü nam ve şöhret sahibi de olmaktadır. Hiç hak etmedikleri halde yaftalandıklarını görüyoruz. Halbuki, itfaiyenin varlık sebepleri incelenirse, belediyecilik hizmetlerinin üstünde olduğu hemen anlaşılır.
Diğer taraftan; her belediye bütçesi farklıdır. Bütçeye göre itfaiyeye ayrılan payda farklı olacaktır. Dolaysıyla tüm Türkiye’de her belediye itfaiyeciliğinin birbirinden farklı olduğunu görmekteyiz. Belediye itfaiyeciliği dışında diğer kamu kurum ve kuruluşları veya bazı özel sektör alanlarındaki itfaiye teşkilatlanmalarının iyi veya farklı oluşu da bu durumu teyit ettiği gibi, düzensiz ve karmaşıklığı da ortaya koymaktadır. Bu konuda Prof.Dr. Hamit HANCI, görüşlerini açıkça paylaşmak dışında birbirinden farklı bir çok konuda sayısız destek verdiği konuları yazıya sığdırmamız olanaklı değil. İtfaiye konusunda özellikle örnek gösterdiği 112 Acil Sağlık Hizmetleri uygulaması gerçekten önemlidir. Son derece başarılı yapılandırılan 112 Acil Sağlık Hizmetleri örnek alınarak, AFAD Teşkilatı bünyesinde bir İtfaiye Genel Müdürlüğü kurularak, bu konudaki hizmetin 112’deki gibi standartlaştırılması sağlanmalıdır. ,
Bunun alternatifi, İçişleri Bakanlığı bünyesinde bir İtfaiye Genel Müdürlüğü ve İtfaiye Akademisinin kurulması en iyi çözüm olacaktır. Bu şekilde belediyelerce bir masraf merkezi gibi görülebilen İtfaiye teşkilatının ve itfaiyecilik mesleğinin, karada, havada ve denizde, kamu ve özel sektörde hak ettiği standartlara kavuşması sağlanmalıdır. Ayrıca, itfaiye teşkilatlarına sadece meslek liselerinin itfaiyecilik ve yangın güvenliği bölümleri ile meslek yüksek okullarının İtfaiyecilik bölümü mezunları alınmalıdır. Gönüllü İtfaiyecilik anlayışı da mevzuatımızda yer almalıdır. Bunlara ek olarak bilinmesi gereken bir diğer husus ‘Yangın Sigorta Vergisi (YSV)’ uygulamaları.
Yangın Sigorta Vergisi’yle ilgili hükümler, 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 5’inci Bölümü’nde düzenlenmiştir. Kanun’un 40’ıncı Maddesi’ne göre “Belediye sınırları ve mücavir alanlar içindeki menkul ve gayrimenkul mallar için yapılan yangın sigortaları dolayısıyla alınan primler Yangın Sigorta Vergisi’ne tabidir.” Verginin mükellefi, sigorta şirketleridir.Yangın Sigorta Vergisi’nin matrahı, yapılan yangın sigorta muameleleri nedeniyle alınan primlerin tutarı olup, tespit olunan matrah üzerinden ödenecek Yangın Sigorta Vergisi nispeti (oranı) yüzde 10’dur. Sigorta şirketleri, bir ay içindeki Yangın Sigorta Vergisi’ne tabi muamelelerini izleyen ayın 20’nci günü akşamına kadar bağlı oldukları belediyeye bir beyanname ile bildirmeye ve tarh edilen Yangın Sigorta Vergileri’ni aynı sürede ödemeye mecburdur. Yangın poliçelerinden zorunlu olarak alınan bu vergi, doğrudan İtfaiye için kullanılması gerekirken park ve bahçeler veya belediyenin kendi özel tasarrufları için harcanması yasa ile engellenmelidir. İtfaiye için kullanılması gereken vergilerin, farklı alanlarda kullanılması suç sayılmalıdır.
Henüz yazımı hazırlamakta iken;
· Orman yangınları kiralanan uçaklar gelmediği için halen devam ediyormuş,
· Mayıs ayında birçok endüstriyel işletmede yangın çıktı. Kendi incelediklerimde, Covid koşullarına rağmen itfaiyenin üstün çabalarıyla yangınlar söndürülebilmiş. Bir konuya dikkat çekmek gerek; yangın olabilir ancak alınan önlemler veya yapılan doğru müdahaleler ile zararı azaltmak olanaklı. Her yangın ülke ekonomisine verilen en büyük zarardır. Yangın değil ihmaldir zarar veren. Bu ihmal işletme sahiplerinin değil itfaiyenin ise hiç değildir. Asıl sorun yasal yapılanmaların gerçekleştirilememesidir.
· Yangın vergisi alınıyor ise neden amacına uygun kullanılmıyor? Sigorta yaptıran ile yaptırmayan arasın da fark oluyor. Sigorta yaptırana ceza verilmiş olmaz mı ?
· Ankara da ATB iş merkezi yanmakta idi. Tüm siyaset sahnesi olay yerinde idi. Biri gidiyor diğer geliyor. Kalıcı hiçbir çözüm veya öneri duymadım. İtfaiye elinden geldiğinden de fazlasını yapmış ama bu denli büyük zararların sebepleri farklı konular. Tabi ki mesleki açıdan inceleyeceğiz…
Ancak, bu kaos içinde çok değerli olan birkaç konuyu açıkça ifade etmek gerekli oldu:
· Sahaya giriş izni sorunlu idi. Gerek sigortalılar ile temas gerekse sahada detay tespit konusunda her zaman olduğu gibi sigorta acenteleri en büyük destekçimizdi.
· Sigortalı olanlar için hemen ekspertiz çalışmasını tamamlayıp ölçülen hasarların raporlamasını yaptık. Sigorta şirketi yangın çıkış sebebi ve sorumluları henüz tespit edilemeyen ancak tazminata da etkisi olmayacak süreci daha sonra değerlendirmeyi tercih etti. Formel süreçleri tamamlamadan tespit edilen hasarların sigorta sözleşmesine göre hesaplanan tazminatlarını hemen ödediler.
· Sahada halen İtfaiye, Polis ve Belediye çalışanları görev yapıyorlardı.
· Sahaya her gelen bir şeyler söylüyor ve zarar gören herkes bir umutla tutacak bir el bekliyordu.
· Bir kez daha görüldü ki; sigortalı olanlar her zaman olduğu gibi bir adım önde hayata devam ediyorlardı. Acenteleri ve sigorta şirketleri ilk andan itibaren yanlarındaydı.
Akıl veren çok oluyor; ama para veren olmuyor. Ayrıca devletimizin desteği her zaman olur, ancak basiretli tacir olmak veya kendi riskini yönetmek bir sorumluluktur. Yardım elbette olmalı ancak ekonomik olmamalı. Bu durumda sigorta yaptıran ile yaptırmayan arasındaki fark cezaya dönüşür. Diğer taraftan; sigorta yaptırmayı gereksiz kılar ve sigorta sektörü gelişemez. Sonuç olarak, her kişi, kurum ve kuruluş kendi riskini yönetmelidir. Sigorta aracıları ve acenteler ülke genelinde en büyük ve güvenilir hizmet sağlayıcılardır.
Artan poliçe adetlerinden alınan Yangın Vergileri de doğru amaç için İtfaiye teşkilatına yönlendirilir ise sorunlar büyük oranda kendiliğinden çözülecektir. Tüm dünya da böyledir ve öyle de olmalıdır. Son olarak; ilk kez bir siyasi otorite tarafından açık ve net biçimde sigorta sektörü için kullanılan doğru ve övgü dolu sözlerden çok etkilendiğimi söylemeliyim.
Sigorta sektörünün sadece geçen yıl 44 milyar liralık tazminat üstlenerek halkın zor zamanında yanında olduğuna vurgu yapan Maliye Bakanı Lütfi Elvan, şunları söyledi: “Depremlerde, ülkemizde yaşanan sel felaketlerinde ve pandemide sigortacılık sektörünün gösterdiği özverinin şahitleriyiz. Bu denli kritik roller üstlenen sektörün destekçisiyiz. Finansal sektörümüz içinde bankacılık sektörünün payı yüzde 85’in üzerinde iken sigorta sektörünün aldığı pay yüzde 4.5. Avrupa’da ise bankacılık sektörünün finansal sektör içindeki payı yüzde 50 iken sigortacılık sektörünün payı yüzde 20’lerde. Şu sorunun cevabını çok net bulmamız gerekiyor.
Türk sigortacılık sektörü neden hala arzuladığımız seviyede gelişmiyor? Gerek kamu gerekse özel sektör paydaşları olarak bu problemin kök nedenlerine inmemiz gerekiyor. 20 yılda atılan adımlar elbette çok önemli. Hala ulaşamadığımız ciddi potansiyel söz konusu. Bu potansiyeli de ekonomiye katmak için ne gerekiyorsa kamu olarak yapmaya hazırız. Sektörün önünü açacak her türlü yapısal adımı atmaya hazırız.”
Kaynak:https://sigortamedya.com.tr/bakan-elvandan-sigorta-sektorune-cagri-ezberleri-bozun/
Sayın Bakan’ın söylemlerine paralel Sigorta ve Özek Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK) ve Türkiye Sigorta Birliği’nin (TSB) uyumlu açıklamaları son 30 yılda gördüğüm en gerçekçi ve heyecan verici görüntü idi.
Bu defa tüm taraflar için en iyi finali yakın görüyorum. Umutlarımız her zaman olduğundan daha güçlü. Umalım ve destekleyelim ki bir an önce sigorta sektörü ve itfaiye teşkilatının hak ettikleri yerde olduklarını görelim…