Türkiye otomobil pazarında elektrikli araçların payı her geçen gün artarken bu araçların onarımı ve hasar sonrası süreçleri ile ilgili bilgi sahibi olmak da önem taşıyor.
Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan TÜSED (Türkiye Sigorta Eksperleri Derneği), özellikle yüksek voltaja ve bataryada ortaya çıkabilecek kimyasal tepkimelere karşı alınması gereken önlemler hakkında bilgiler verdi.
Her aracın acil durum müdahale talimatlarının farklı olabileceğinin altını çizen TÜSED, ilk ve en önemli hususun yüksek voltaj sisteminin kesilmesi olduğunu belirterek “Yüksek voltaj kesilmiş olsa dahi aracın sistemleri üzerindeki elektrik yükü aracın modeli ve teknolojisine göre 30 dakikaya kadar bir deşarj bekleme süresi gerektirebiliyor. Her ne kadar tümüyle çok yeni bir teknoloji olsa da ilk üretilen elektrikli araçlarda risk daha yüksek olabiliyor. İkinci önemli husus ise bataryaların hasar alıp almadığıdır. Batarya kontrol edilerek kimyasal bir tepkimeye girip girmediğinin tespit edilmesi, batarya ısısının düzenli aralıklar ile kontrol edilmesi gerekiyor. Genelde titanyum malzemeden üretilen batarya dış gövdeleri deformasyona uğramasa da iç yapısında bir bozulma sonucunda kimyasal olarak tepkime başlamış olma riski var. Bu risk 15 güne kadar devam edebiliyor. Özellikle li-ion bataryaların iç yapılarına su teması halinde kimyasal tepkime ile polimer iyonların hava ile buluşması zehirli gazların ortaya çıkmasına sebebiyet veriyor. Bu durum zehirlenmelere, cilt yanıklarına ve özellikle gözlere ciddi zararlar verebilecek potansiyele sahiptir. Ayrıca aracın uzaktan kumanda sistemi ve mevcut ise uygulama ile bağlı olabileceği mobil telefon ve tabletler ile ilişiğinin kesilmiş olması da dikkat edilmesi gereken hususlardan biri. Bu kontrolün yapılmamış olması halinde herhangi sistemin bir anda aktif olabilme riski var” açıklamasında bulundu.
Basit hasarlarda hasar tespit sürecinin, akaryakıt ile çalışan motora sahip diğer araçlar ile benzer olduğunu belirten TÜSED, orta ve büyük ölçekli hasarlarda sürecin farklılaştığına dikkat çekerek “Öncelikle hasarlı aracın elektrikli araç hasarlarına müdahale edebilecek gerekli yetkinlik ve şartlara uygun tamirhanelerde bulunması çok önemli. Diğer araçlardan farklı olarak söz konusu fiziksel şartları sağlamış ve gerekli yetkinliklere sahip yetkili servisler bu araçlar üzerinde çalışırken ayrı bir alanda işlem yapıp etrafını bantla çevirerek işlem yapıyorlar. Büyük ve mekanik hasarların tespitinde özel silikon eldivenler kullanmak, maske ve koruyucu gözlük takmak, tedbiri elden bırakmamak, yüksek gerilimden dolayı temas edilebilecek nokta ve kablolara (özellikle turuncu kablolara ve soketlere-turuncu renk yüksek voltajı gösteren evrensel bir renktir) çok dikkat etmek gerekli. Yine ortamın havalandırma yeterliliği dikkat edilmesi gereken diğer bir husus” dedi.
Ağırlıklarının fazla olması ve ivmelenmelerinin güçlü olması nedeniyle kaza halinde ivme etkisi ile araçlarda daha fazla hasar meydana gelebildiğini söyleyen TÜSED, “Onarım teknikleri henüz sınırlı. Alternatif onarım teknikleri yok denecek kadar az. Batarya başta olmak üzere bazı parçaların onarımları mümkün değil. Ülkemizde satılan birçok elektrikli aracın yetkili servisi bulunmakta. Ancak maalesef tüketici tercihine ve diğer faktörlere bağlı olarak (onarım maliyeti) özel servislerinde bu araçları onardığına şahit olmaktayız. Henüz az sayıda özel onarım servisi bu konuda çeşitli eğitimler alarak yetkinlik seviyesini geliştirmiş durumda. Yasal olarak elektrikli araç teknisyenlerinin almak zorunda olduğu eğitimler var, bunlar sorgulanmalı. Yedek parça temin ve tedarik süreci uzun sürebilmekte, henüz bu araçlarda yeterince uzmanlaşma olmadığı için, hasar ve arıza tespitleri daha uzun, eğitimli teknisyen sayısı ise az. Basit bir karoser onarımda dahi bilgisiz bir teknisyen aracın komple elektronik sistemine zarar verebilir. Bu tarz yaşadığımız örnekler mevcuttur. Ayrıca araçların bir yerden bir yere taşınması gerektiğinde de bu onarım aşaması olsun, kaza sonrası olsun mutlak suret yerden bağlantısının kesilmesi gerekmektedir. Özellikle de rejeneratif frenleme sistemine sahip araçlarda bu durum önem arz ediyor. Ayrıca onarım sonrası araçların yeniden aktif hale getirilmesi için birtakım prosedürler ve sistemlerin sırası ile yeniden devreye alınması süreçlerinde yeni sorunlar ortaya çıkabiliyor” ifadelerini kullandı.