Uluslararası danışmanlık, denetim ve vergi şirketi EY (Ernst & Young) tarafından hazırlanan Küresel İklim Riski Barometresi raporunun beşincisi yayımlandı. Raporda yer alan bilgiler, iklimle ilgili finansal verilerin raporlanmasını teşvik etmek için kurulan “İklimle Bağlantılı Finansal Beyan Görev Gücü (Task Force on Climate-related Financial Disclosures, TCFD)” tarafından belirlenen 11 temel tavsiye ekseninde inceleniyor. Barometre, şirketleri kapsam ve kalite bağlamında değerlendiriyor.
Bu yılki rapor, kuruluşların iklim taahhütleri ile kurumsal stratejileri arasında derin bir kopukluk olduğunu ortaya koyuyor. Rapora göre; çalışmaya katılan şirketlerin neredeyse yarısı (%47) iklim taahhütlerini açıklamalarına rağmen bu taahhütleri hayata geçirecekleri yol haritasını açıklamıyor. %74’ü ise iklim riskinin ölçülebilir etkilerini iklim değişikliği stratejileriyle ilgili açıklamalarına dâhil etmiyor, bu da konunun kurumsal düzeyde yeterli değeri görmediği gerçeğini ortaya koyuyor.
Barometre, şirketlerin iklim değişikliği ile ilgili beyanlarını hem sayısal hem de kapsam açısından değerlendiriyor. Buna göre açıklamalarını paylaşan şirket oranında ilerleme kaydedilirken (2022’de %84, 2023’te %90’a yükseliyor), paylaşılan beyanların kapsamı ise yüzde 50 gibi görece düşük bir düzeyde kalıyor. Bu konuda sadece yıllık bazda +%6 oranında artan bir iyileşme sağlandığı tespit edilmiş durumda. Ülkeler arası karşılaştırma yapıldığında, iklimle ilgili en detaylı ve geniş kapsamlı açıklama konusunda Birleşik Krallık (%66), Almanya (%62), Fransa (%59), İspanya (%59) ve ABD (%52) öne çıkıyor. Hindistan (%36), Çin ve Filipinler (her ikisi de %30) ve Endonezya’nın (%22) önemli ölçüde iyileştirmeye ihtiyaç duyduğu belirtiliyor. Bu noktada ülkelerin, Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu (International Sustainability Standards Board, ISSB) düzenlemelerinde otaya konan gerekliliklere hazırlanma ihtiyacı olduğu görülüyor. Bununla birlikte iklimle bağlantılı beyan gerekliliğinin bulunmadığı pazarlar ortalamayı aşağı çekiyor ve bu durum çözülene kadar ortalamaların düşük kalacağı belirtiliyor.
Barometreye göre; iklimle ilgili risk ve fırsatların şirketlerin mali tablolarına yansıtılma düzeyi; bir şirketin iklim değişikliği konusundaki anlayışının bir göstergesi niteliği taşıyor. Ankete katılan üç şirketten yalnızca biri, mali tablolarında iklim riskleri ve yaratacağı etki arasındaki niceliksel veya niteliksel bağlantıları açıklıyor. Bu da iklim riski ve etkisinin mali performans kapsamında eşit derecede dikkate alınmadığını gösteriyor. Ayrıca ankete katılan şirketlerin %42’si, şirketin değer zinciri ve daha geniş pazar dinamikleri için senaryo analizi yapma konusunda başarısız oluyor. İklim değişikliğini hâlâ ticari büyüme kapsamında ele almayan çoğu şirket, iklimle ilgili fırsatlara ilişkin stratejilerini açıklamaktansa (%68) riskleri açıklamaya (%77) daha eğilimli. İklim riski ile iş büyüme stratejisi arasındaki bağlantıyı anlayan şirketler, Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (International Financial Reporting Standards, IFRS) S2 gibi iklimle ilgili yeni raporlama gerekliliklerini karşılamakta daha iyi bir konumda.
Niyeti eyleme dönüştürün: En iyi performans gösteren şirketlerde, iklim riskine uyum, eyleme dönüştürülebilir bir fırsat olarak görülür. Bu şirketlerde ayrıntılı ve titiz bir şekilde hazırlanan iklim değişikliği stratejisi, kamuoyuna açıklanarak eyleme dökülür.
Düşük karbonlu bir gelecek için veri yönetimini sağlayın: Eylemleri teşvik etmek ve emisyonları azaltmak için veriler toplanmalı, risk yönetimine entegre edilmeli, karbon azaltımını teşvik etmek için kullanılmalı. Verileri her zaman stratejik ve operasyonel risk yönetimine entegre olacak şekilde kullanmak ve yönetmek için etkin yönetişim yapılarını hayata geçirin.
Dönüşümde yönetim kurulunun itici gücünü kullanın: İklim verileri, kurumsal stratejiye bilgi sağlamak için yönetim kurulu düzeyinde kullanılmalı. Liderler tüm kuruluş genelinde iklim etkisine bütüncül bir yaklaşımı benimseyerek; iklim değişikliği çalışmalarında temel uyumun ötesine geçme ve karbondan arındırma gündemini gelecek stratejisinin itici gücü olarak kullanmalı.
EY Türkiye İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik Hizmetleri Lideri Ece Sevin bu yılki EY Küresel İklim Riski Barometresi ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu yılki EY Küresel İklim Risk Barometresi; net sıfır ekonomiye geçişimizi önemli ölçüde hızlandırmamız gereken bir dönemde, belirtilen iklim hedefleri ile bunları gerçekleştirmeye yönelik kurumsal eylemler arasında bir kopukluk olduğunu gösteriyor. İklim riskinin açıklanması; ayrı bir onay kalemi olarak değil, daha kapsamlı bir stratejinin parçası ve rekabet avantajı elde etmek için bir fırsat olarak görülmelidir. Bu, özellikle gerçek değişimi benimsemesi ve gerçekleştirmesi gereken liderler için çok önemli bir fırsat olabilir. İş dünyası, taahhüt zihniyetinden, karbonsuzlaştırma stratejilerinin operasyonlarının tamamında uygulandığı bir eylem planına geçmelidir.”