Geçtiğimiz yıllarda da iki şirkete el konulmuştu. O şirketlerin zorunlu sigorta ruhsatları da olduğu için sigortalı sayısı çok daha fazlaydı. Sigorta sektöründe bu tip durumlarda sigortalıların mağdur olmaması için tüm şirketlerin kestikleri poliçelerden bir pay vererek oluşturulan ‘Güvence Hesabı’ devreye giriyor. Bu sayede Zorunlu Sigorta yaptıran sigortalıların mağduriyetlerinin önüne geçilmişti. Bu tip durumlarda fondan sigortalıların parası ödenirken, diğer taraftan mağduriyeti oluşturan sigorta şirketi sahiplerinden bu paralar hukuki yollardan geri alınıyor. O dönemde elbette bazı tüketicilerin ve sektörün temel direği olan acentelerin içeride bir takım komisyonları içerde kalmıştı.
İki şirkette yaşanan bu durum aslında göstere göstere gerçekleşti. İki şirket zaten SEDDK takibindeydi. Hatta bu iki şirketin sermaye gücü olan bir takım yatırımcılar tarafından satın alınması ve yüzdürülmesi için büyük çaba sarf edildi. Bu beklentiler gerçekleşmeyince de şirketlerin yönetimine el konuldu. Zorunlu Sigorta ruhsatı olmadığı için burada tahribat tabii ki az. Sonrasında ise SEDDK ve TSB bir araya gelip işin normale döndürülmesi ve tasfiyesi için planlar yapıyor. Öncelik elbet ki sigortalıların mağduriyetinin engellenmesi.
Şu anda bir belirsizlik var. Eleştirilecek konu ise el koymaların ardından bu planların hızlıca devreye girmesiydi ki bu olmadı. Bir diğer eleştirilecek konu ise madem böyle bir plan tam hazır değildi, neden şirketlere hızlıca el konuldu? Bunun cevabı ise kara deliğin büyümemesiydi. Burada SEDDK, TSB ve sigorta acenteleri birlikte sorunun çözülebilmesi için çalışılmalı. Acentelerin ve çalışanların mağduriyetleri için bir planlarının olup olmadığı ise bir başka belirsizlik. Bunu da diğer yazılarımızda ele alacağız. Şimdilik sektör güçlü sermayeli çoğunluk şirketleri ile sigortalılara hizmet vermeye devam ediyor. Sektöre güven sürüyor.