“Türkiye piyasasını hiç tanımayan bir yatırımcıya sigorta sektörünü anlatmak istersek, piyasayı yatırımcı gözünde canlandıracak bir senaryo ile işe başlamak gerekir. Yatırımcılar genelde neden sektöre yatırım yapmaları gerektiği konusunda ikna olmak için bir hikaye arar. Dönemin koşullarına ve sektörün değişkenlerine bakar. Bizim piyasamızın bu hikayede on yıllardır üzerinde durduğu konu prim potansiyelidir. İlk defa döviz cinsinden geçmiş yılları geçecek olmamız önemli bir avantaj olacak. İkinci avantajlı konu ise yatırım gelirlerinde önemli artışlar yaşanacak olması. Bunların diğer tarafında da geliri aşağı çekecek başka faktörler var doğal olarak. Ben senaryoyu oluşturan ana öğeleri ve karakterleri vereyim, sizler yönetmen olarak istediğiniz filmi çekin.
Mekan: Türkiye, sigorta penetrasyonunun GSMH %1-1.5 aralığında dolaştığı , on yıllardır sigortada orta gelir tuzağına yakalanıp sigortalı sayısı artsa da sigorta prim hacmini 10-12 milyar dolar arasına sıkıştırıp arttıramadığımız piyasa + Deprem riskinin, ekonominin yarısının toplandığı Marmara bölgesinde önümüzdeki 7 yıl içinde %65 olarak belirtildiği coğrafya. İyi haber, hayat dışı üretimde uzun yıllardır ulaşamadığımız döviz cinsinden 14 milyar doları yakalamamız muhtemel. Sebep; ağırlıklı olarak varlıkların artan değeri, deprem risklerinin fiyatlaması, artan maliyetler (döviz ve asgari ücret bazlı)
Zaman: Seçim sonrası parasal sıkılaşma, yüksek enflasyon dönemi, daraltıcı maliye ve para politikaları ile vergilerde artış…Terazinin bir kefesine artan maliyetleri + vergileri diğer yanına yatırım geliri beklentisini koyacağımız bir dönem. Yıl sonunda enflasyon muhasebesi uygulansa da vergi tarafında dikkate alınmayacak ve kurumlar vergisi sigorta şirketleri için %30’a çıkarılmış durumda.
Olay örgüsü (Beklenti): Sigortanın bir yıllık süre ile aynı fiyattan teminat veren ender sektörlerden biri olduğunu unutmayalım. Yılın ilk yarısında Anayasa Mahkemesi kararları ve asgari ücret artışının rezervler üzerindeki yansımasına karşılık yatırım gelirlerinin geçen senenin üzerinde gerçekleşecek olması ve iskonto düzenlemesi mali tabloları nispeten rahatlatacak görünüyor. Sektörün büyümeye devam ederken teknik karlılığı koruyabilmesi en önemli konu. Büyümek için sermayeyi içerde tutarak kapasiteyi arttırmamız gerekli. Aksi taktirde teminat verdiğimiz kıymetlerdeki artış ile öz kaynalarımız arasındaki fark açıldıkça Türk Sigorta Sektörü olarak dışarıya bağımlılığımız artacak.
Ehh, mekan zaman olay örgüsünü verdiğimize göre senaryoyu tamamlamak için artık geriye karakterleri yazmak kaldı.
Karakterler: Sigorta şirketlerinin her biri çok farklı özelliklere sahip olsa da üç farklı ana karaktere indirgeyeceğim. Bunlardan ilki klasik sigortacılar, bu grup sigortacılıktan para kazanmaya çalışan klasik sigortacılar. Bunlar piyasada temkinli oyuncular pazar paylarını korurken önüne çıkan dönemsel fırsatları da değerlendirirler. Bunlara büyük balıklar diyelim. İkinci grupta risk almayı seven, cash flowdan ürettiği katma değeri dolaylı olarak avantajına kullanmak isteyen veya alternatif yatırımlarla sigortacılık ötesinde bakış açılarını kullanarak gelirini ve sermayesini büyütmeye çalışanlar yer almakta. Bunlar hızlı balıklar diyebiliriz. Üçüncü gruptakiler ise (sayısı giderek artacak olan) dijitalleşme veya kanal odaklı hızlı büyüme ile yeni bir hikaye yazmaya çalışan, bir kaç yıl içinde yabancı fonlara ya da borsaya açılıp exit yapma hedefi olan girişimci balıklar diyelim…
Büyük balıklar için konfor alanı dışına çıkarak pazar payını korumak, hızlı balıklar için aldıkları risklerle ekonomide ya da sektörde oluşacak değişikliklerde ters tarafta yakalanmamak, girişimci balıklar içinse gereksiz sermaye yakmadan hacim ve katma değer yaratacak iş birlikleri ile büyük denizlere açılıp karlı üretimler yakalayabilmek çok önemli. Ayakta kalabilmek için, büyükler girişimci olarak gelecek döneme hazırlanmak, hızlılar karlılığa odaklanarak büyümek, girişimciler de hızlı olarak sürdürülebilir prim geliri yaratmak durumundalar. Bu senaryolardan tüm yatırımcılara ve şirketlere mutlu bir son çıkması dileğiyle…